Ekim 04, 2010

kırık

ah kalimera!

burada yokuşlar hep dikine yürür de
yine de kamburu çıkmaz sokaklardır bu sokaklar

kervan yüzlü kadınların
kopkoyu susayan adamların
ekmek saçan çocuklarınla...

-birileri bu yere gülümsemiyorsa herşey düzgün sayılır-

başını göğe kaldırdın mı
sürekli başını dik tutmaya çalış
şartları belli adımlar nadir kalabalıklar..
yüzlerini etrafa saçan insanlara bakmamaya çalış
göremediğince yeşilin,boşvermişliğin
mecburi batan günlerin,ama yine de sahipsizliğin...

gün geçtikçe acıdan burnunu kaldıramadığını söyleseler
yüzüne bakmaya doyamayan bir ben...
çığlığına yakalandığım sen.
yine de bir ben boğulurdum seninle.


-cinnet çarşının hüznünü o güzelim atlara borçlusun-
at gibi ölüme eşitsin...
doğru atla mukayyet değilsin.
sen daima alacaklısın!


-ben baktıkça doyuyorum acıya deniz çekildikçe doyuruyor-
dargın değil;
'hep günden geceye kalkan'
'bir gemi düşlüyor da ondan'






büyükada/ağustos 2010
begonvil kokusu çıkana kadar