Nisan 16, 2009

pan'ınız

kendinizden bir yanılgı:

oturdukları gölgenin altında;geçmişin dansı ayaklarının kayaya çarptığı an,karıncalara oynatılırken onlar ulaştırıldıkları tepenin ardında türlü afetlere gögüs gerdiler...
'heyelandaki ağacımdınız'
demem ise onları fırtına yaptığında;
'bize toprak olma yaprak ol'
demeleri;
fırtınalarındaki seyirde,toprak çeşidini, yaşam safhalarına ayırmadan sadece; -ağaçlar için toprağı beslemek- olduğunu bana sonbaharda öğretecekti.

mağaranın soğuk taşlarında kemiğin iliğindeki tadı harcamadan kudretli müzikleri egolarını dansa kaldırdığında,diri bacaklarının,soğukluğu gözümde alev oldu;
güvendikleri taştan merdivenlere ayaklarım gitmez olduğunda.

-çabanız bencilliğinizi kavurduğunda tevazu gösterememeniz...hayvanlardan yoksun.

"-müzikli bir cümle kadar açık bu"

Nisan 04, 2009

gün(ah)gün!

ayrı dünyalarında türlü insanlar.ortak göğün altında nefesleri;
mesafelere dolandıkça takıldı ayağına sesleri
yaşadıkları;güneş görmeyen yerlerine korku saldığında
yaşayamadıkları;sonlarını getiren bir alev olacaksa;
şeytanlar cehennemde sen dans edenedeğin kemanını ve santurunu çalacaksa
ve senin içindeki keman yalnızlığınla şakıyorsa
o hiç hissedemediğin kurtarıcı,görmedigin bir gülümsemeyle tamburuna vurur.
senin müziğin*;artık yavaş adımınla konuşur..

*gece ışığı ağırdır..
-saat kaç?
*şafak vakti,birazdan güneş doğacak.
-biz görecekmiyiz?
*sen ayda olduğuna göre bunun ne yararı olur ki..

yak beni güneş yak şeytanlar minaremde çalana kadar!

sabahladığımda boş bir cennetim yok kışın ayazında uzaklaşmam söylendi.
ışığım gölgenin içinde eridi gitti.

pek yakıştıysa semaverin kokusu,zor gelir hırçınlığına ocaktaki
çayın uğultusu..*velhasıl o rüya*bugün yerli yerinde zebaniler bu doğum günümde de beş çayında bende.
.....................
04 04'2009