adımları hangi yordama sokup
hangi baştacının hangi kulaklara değebilcegini
geçmişin hangi taçlarla kahraman olabileceğini
bugün karıştırdık
taçları saçla ördük kaçtık
papatyanın huzuruna kavuşma hayali
ne kadarda çabuk susarmış sustuk
kimsenin olmadığı yerlerde nöbetçi kaldık bir başımıza
çocukluğumuz boyu baktığımız her duvarla
gözüm seğriyor sürekli yüzüm seğriyor
bir gün bugünlerde eskiyecekmiş
duyda inanma diyecekmiş birileri inandık
gözü kulağıda kessek çimene döktük yandık
açtık hortumu ellerimizle dokunduk düne
izlerin bıyıkları kestiği sakala sardığı bir anda
bugüne biz yıkandık
hiç yineleyemediklerimizle hep yinelediklerimiz arasında
bugün son diyemeyecek kadar tanıdık
bir tek halılarla bayrama hazırdık
(hep bir sabah özlüyorum hep bir sabah)
yakının mıydı diye düşülen gaflet anlarına cevap su götürmez
gerçek; ' ölümlü yaşamaya övgü 'diyecek kadar gururluysa
Eylül 26, 2008
Eylül 19, 2008
yarın.
çeşit çeşit yemekli masaların kahkaların insanı ezbere geçmişe götürdüğü bi an
elindeki sigarayı gece feneri gibi kullanan neonlar'la masaya yatırdığımız gelecek
ve kolayca durdurur
yeşil ellibinliran var mı al o zaman bir dondurma buzlu olsun husumeti dergahı bakkalın kapısı içeri giremeyen korkunun tellalı
sevecen bakış var ama elleri iri korkunun yegane sebebi /el/ kaşgözburun yok el /el /
birden fırladı bisikletine binmiş iricene biri dondurmayıda atmış küçük elli bir süre sonra tufaların tufası elde bir gözyaşı dondurur mu geçeni gözde o gün dondurdu bir sonraki sefer nasılsa ılınırdı çünkü iki kişinin bugün yan yana gidebilceği bisikletler vardı
devam ettik akılda kalanı kusmak istercesine konuştuk konuştuk durduk kimi zarı salladı kimi zara sarkardı bunuda öğrendik kulağıda kestik dondurduk ve yarın ve apayrı bir zar aklında yarın yarına 3 kuruş ekmek yarına bir tas yemek uzak görünen belkide bu anladığını sanıp anlamamak bugün varmı evde ekmek /var/ dün var mıydı evde ekmek /var / gördüm bir sürü insanı,orada.işçisi teyzesi amcası sakatı dulu toplanmışız kurulmuşuz bizde yanlarına masalara bölüyoruz dünlerden kalma ekmeği
sivri sinekli suyu kara sinekli karpuzu bir bulgur bir fasülye ama hiç yemişmiydik böyle içi dışı göremeyen gözler herkesin gözlerini elleriyle gördü geçemezdi boğazdan durduramadım kendimi yer verdim kısa pantolunlu dedeye hareketlerini kontrol edemeyen kücüğe tabağımı uzattım bir gence ikinci tabak herkesi sevindirirdi /sevindik/ teşekkürle tebessümle donan sahnenin arkasında doldu gözlerim kaçtım koştum durdum o günden beri hala durur da oldum bu gün fasülye dondurmamı eritti eski bir kamerayı onarmaya çalışan tanrı
yine de her yeri çekerdi eli eskitirdi cızırtıyı gözleri
/.../
elindeki sigarayı gece feneri gibi kullanan neonlar'la masaya yatırdığımız gelecek
ve kolayca durdurur
yeşil ellibinliran var mı al o zaman bir dondurma buzlu olsun husumeti dergahı bakkalın kapısı içeri giremeyen korkunun tellalı
sevecen bakış var ama elleri iri korkunun yegane sebebi /el/ kaşgözburun yok el /el /
birden fırladı bisikletine binmiş iricene biri dondurmayıda atmış küçük elli bir süre sonra tufaların tufası elde bir gözyaşı dondurur mu geçeni gözde o gün dondurdu bir sonraki sefer nasılsa ılınırdı çünkü iki kişinin bugün yan yana gidebilceği bisikletler vardı
devam ettik akılda kalanı kusmak istercesine konuştuk konuştuk durduk kimi zarı salladı kimi zara sarkardı bunuda öğrendik kulağıda kestik dondurduk ve yarın ve apayrı bir zar aklında yarın yarına 3 kuruş ekmek yarına bir tas yemek uzak görünen belkide bu anladığını sanıp anlamamak bugün varmı evde ekmek /var/ dün var mıydı evde ekmek /var / gördüm bir sürü insanı,orada.işçisi teyzesi amcası sakatı dulu toplanmışız kurulmuşuz bizde yanlarına masalara bölüyoruz dünlerden kalma ekmeği
sivri sinekli suyu kara sinekli karpuzu bir bulgur bir fasülye ama hiç yemişmiydik böyle içi dışı göremeyen gözler herkesin gözlerini elleriyle gördü geçemezdi boğazdan durduramadım kendimi yer verdim kısa pantolunlu dedeye hareketlerini kontrol edemeyen kücüğe tabağımı uzattım bir gence ikinci tabak herkesi sevindirirdi /sevindik/ teşekkürle tebessümle donan sahnenin arkasında doldu gözlerim kaçtım koştum durdum o günden beri hala durur da oldum bu gün fasülye dondurmamı eritti eski bir kamerayı onarmaya çalışan tanrı
yine de her yeri çekerdi eli eskitirdi cızırtıyı gözleri
/.../
Eylül 17, 2008
camgöz
ellerini değdir suya
bu su camgöz kokulu
kokusundan mı denizin kıpırtısından mı
anla korkma
bu su büyük dirilimlerinin adı
bu su iki dalga katı arası
sardalyalar anlarlar
sardalyalar
bir araya gelir birleşir yan yana
sırtsırta bir duvar oluştururlarmış ya camgöz korkusuna
savuruyoruz bu kokuyla şişeyi yukarı
yukarı
yağmur ve dalga katları
rüzgar ve kum fırtınası
hala düşmedi hala havada
hala bir şarkıyla kayık arasındayız ya
bak taş kaydı
ruhi su herdaim sardalya sarardı
bu su camgöz kokulu
kokusundan mı denizin kıpırtısından mı
anla korkma
bu su büyük dirilimlerinin adı
bu su iki dalga katı arası
sardalyalar anlarlar
sardalyalar
bir araya gelir birleşir yan yana
sırtsırta bir duvar oluştururlarmış ya camgöz korkusuna
savuruyoruz bu kokuyla şişeyi yukarı
yukarı
yağmur ve dalga katları
rüzgar ve kum fırtınası
hala düşmedi hala havada
hala bir şarkıyla kayık arasındayız ya
bak taş kaydı
ruhi su herdaim sardalya sarardı
Ve
şehir birden başladı
şehirler olsun varsındı
evler ince bir buğuya damlalara kapansındı
ve onun hüznü vardı
ve aşk romanları
ve ''sen ne güzelsin'ler''
kendilerini bitmez sansındı
bir anı gibi sancıdan herşey atlıyordu
bitmiş sigaralar otobüs biletleri tarifeler
kötü çıkmış resimler bir yatma
bir evin 8 yıllık badanası
bir tarih kitabı
kazanılmamış bir savaş ve durumu
bir anlamsızlık gülücükler kibritler
neonlar ışıklar
kahveler sabahlar otobanlar
ve
bir kötü romanda sekinci kişi gibiyim
filan
ve sekizi tanımayan herkes
ve bir sürü boku kırdılar
tren gibi birşeylerde kaçtığımı sandım
-her iki adımda bir uygunsuzluğu algılayan bir 9a gazel
not:turguttan!
şehirler olsun varsındı
evler ince bir buğuya damlalara kapansındı
ve onun hüznü vardı
ve aşk romanları
ve ''sen ne güzelsin'ler''
kendilerini bitmez sansındı
bir anı gibi sancıdan herşey atlıyordu
bitmiş sigaralar otobüs biletleri tarifeler
kötü çıkmış resimler bir yatma
bir evin 8 yıllık badanası
bir tarih kitabı
kazanılmamış bir savaş ve durumu
bir anlamsızlık gülücükler kibritler
neonlar ışıklar
kahveler sabahlar otobanlar
ve
bir kötü romanda sekinci kişi gibiyim
filan
ve sekizi tanımayan herkes
ve bir sürü boku kırdılar
tren gibi birşeylerde kaçtığımı sandım
-her iki adımda bir uygunsuzluğu algılayan bir 9a gazel
not:turguttan!
Eylül 14, 2008
noel baba herkesi görmüştü.
peş peşe izlenen iki birbirinden alakasız filmi karıp anımsadığım üçüncüyüde katıp repliklerini masama koydum dörtlü takıldık hızlı hızlı sandalyeleri değiştim düşünme payı verdirttim kimine
masa yuvarlak
başım döndü
ara verdik
bir çay *hanginiz alırsınız
cevap yok
televizyona bakakaldık
(3.seyir;fredy ölmüş
-gülümsedik)
'kendini öldürmüş aslında bu bir kazaymış...
herneyse
bazen canınız gülmek istemese bile yine de gülerdiniz...yani hayatın zor olduğunu asla
düşünmezdim aslında bu dünyada mutlu görmek zordur sanki herkes bu kadar ciddi olmak zorundaymış gibi herkes bi iş görmek zorunda hangi doktora gitsinler koltuk altlarına hangi deodorantı sürsünler ..sonrada hepimiz oturup tanrıya dua ederiz sanki başından beri başaramayan o değilmiş gibi. ''
burdayım işte
rüzgar ge(n)ç
''kıyılar muktedir ,açıklar kaba dalgalı''
kıyıdan
açıktan
masa yuvarlak
başım döndü
ara verdik
bir çay *hanginiz alırsınız
cevap yok
televizyona bakakaldık
(3.seyir;fredy ölmüş
-gülümsedik)
'kendini öldürmüş aslında bu bir kazaymış...
herneyse
bazen canınız gülmek istemese bile yine de gülerdiniz...yani hayatın zor olduğunu asla
düşünmezdim aslında bu dünyada mutlu görmek zordur sanki herkes bu kadar ciddi olmak zorundaymış gibi herkes bi iş görmek zorunda hangi doktora gitsinler koltuk altlarına hangi deodorantı sürsünler ..sonrada hepimiz oturup tanrıya dua ederiz sanki başından beri başaramayan o değilmiş gibi. ''
burdayım işte
rüzgar ge(n)ç
''kıyılar muktedir ,açıklar kaba dalgalı''
kıyıdan
açıktan
Eylül 11, 2008
vuoi vuoi me
yağmurun denize düştüğünü göremememden kaynaklanıyor buda yoksa pencereden ayaklarımın ıslanışını hissedip yağmura atladığım anların çamurunu bu şarkıya sıçratmazdım
ama bekleyemedim ayakları uzatana kadar camdan bisiklete atlayıp 500metre gidebilirdim denize üşendim
düne ağladım bugüne kızdım
-hava güneşli yağmur beklenmiyor
kızdım
-toprak üstü mahsülün dert ortağıyım
sevindi
-önümüz yağmur mevsimi elbet
yine umut yeni umut
yinede alışılan yazın son demi bu
kendimizi biçtik
açtık düne bir şarkı
ellerimizi terlettik
dün bügün yarın ha o bu ha şu o
yinede eksik kalmadık yaşamaktan ya
açtık şarkıyı koyduk sepete
yerimizde bekleye bekleye yağmurun dinmesini
piknikçileri kandırdık
uzattık ayakları pencereye daldık
pencerenin altı mahsüllü denizmiş
arkamdaki kapıdan bir o gelecekmiş
içerideki sigara kokusunu ellerindeki boyayla silecekmiş
tamir ettiği ışığı açacakmış sabahın en aydınlık saatine
masadaki kahve bardaklarını dolduracakmış tek tek
kimine çay koyup seçtirecekmiş
çayı bulana dek bir şarkı söyleyecekmiş
sus desemde sesin kötü desemde devam edecekmiş
sesin kötü mü
ettik
hayal yine ettik
o
söyledi
biz eşlik ettik
bir yağmur sana bir yağmur bana
seçtik
düşenlere isim vermedik
her yenisini sonuna kadar bekledik
döndü şarkı döndü
biz güneşe dönmedik
-hava açıldı güneş yakın az sonra el atar suya
kuru telde unuttuğum masa örtüsü kuru
biri kuru bir kuru
ama bekleyemedim ayakları uzatana kadar camdan bisiklete atlayıp 500metre gidebilirdim denize üşendim
düne ağladım bugüne kızdım
-hava güneşli yağmur beklenmiyor
kızdım
-toprak üstü mahsülün dert ortağıyım
sevindi
-önümüz yağmur mevsimi elbet
yine umut yeni umut
yinede alışılan yazın son demi bu
kendimizi biçtik
açtık düne bir şarkı
ellerimizi terlettik
dün bügün yarın ha o bu ha şu o
yinede eksik kalmadık yaşamaktan ya
açtık şarkıyı koyduk sepete
yerimizde bekleye bekleye yağmurun dinmesini
piknikçileri kandırdık
uzattık ayakları pencereye daldık
pencerenin altı mahsüllü denizmiş
arkamdaki kapıdan bir o gelecekmiş
içerideki sigara kokusunu ellerindeki boyayla silecekmiş
tamir ettiği ışığı açacakmış sabahın en aydınlık saatine
masadaki kahve bardaklarını dolduracakmış tek tek
kimine çay koyup seçtirecekmiş
çayı bulana dek bir şarkı söyleyecekmiş
sus desemde sesin kötü desemde devam edecekmiş
sesin kötü mü
ettik
hayal yine ettik
o
söyledi
biz eşlik ettik
bir yağmur sana bir yağmur bana
seçtik
düşenlere isim vermedik
her yenisini sonuna kadar bekledik
döndü şarkı döndü
biz güneşe dönmedik
-hava açıldı güneş yakın az sonra el atar suya
kuru telde unuttuğum masa örtüsü kuru
biri kuru bir kuru
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)